POST APOKALİPTİK KORONA RÜYASI
Bu korona belası son bulduğunda, post apokaliptik, karamsar bir dünyaya mı adım atacağız, yoksa tüm insanlık savaş sonrası mahmurluğu ve iyimserliğine mi evrilir bilemiyoruz. Fakat devlet ricalinin açıklamaları, bundan böyle hiçbir şeyin aynı olmadığına inancın her geçen gün pekiştiğini gösteriyor.
Hayat geçmişe bakarak anlaşılır, geleceğe bakarak yaşanır. Bu çerçevede, her zaman olduğu gibi, perşembenin gelişi, çarşambadan belliydi. Bir süredir küresel kapitalist sistemin, gelir adaletsizliğini meşrulaştıran tüketim ekonomisinin sürdürülebilirliği konusunda şüpheler daha yüksek sesle dile getiriliyordu. Merhum Hayrettin Karaca’nın 20 yıl boyunca giydiği kırmızı kazağının öyküsü dillere destandır. Prof. Dr. Ahmet Kural, her konferansında asla lüks restoranlarda yemek yemediğini, giydiği tüm giysileri ikinci elden aldığını söylüyor. İşadamı Ali Koç, geçtiğimiz yıllarda, mevcut haliyle kapitalist sistemin sürdürülemez olduğunu söylediğinde büyük yankı yapmıştı. Çuvalla para kazanan CEO’ların, yönetim kurulu başkanlarının tatillerini bir kat elbise, bir çadır ile doğada geçirdiğine ilişkin haberleri mutlaka görmüşsünüzdür. Koronavirüs ortamının bu görüşleri daha da vurgulayan bir etkisi olduğu açık.
Şimdi beyaz adamın paranın yenilmediğini anlamasının vakti geliyor galiba.
***
Peki ne olabilir?
Öncelikle ulus devletlerin döneminin geçtiğine, uluslararası birlikteliklerin önem kazandığı dünyanın sonuna gelmişiz gibi görünüyor. Koronavirüs nedeniyle maskelere, tulumlara, ilaçlara el konulmasının toplumlarda yarattığı hayal kırıklığına bakın. AB üyesi ülkeler arasında tıbbi malzeme konusunda, birliğin ruhuna ters bir korumacılık anlayışı gelişiyor.
Bu durum, henüz besin kaynaklarına erişim alanında henüz kendini göstermedi ama izolasyon süreçlerinin uzamasıyla, ülkelerin ekonomik olarak, özellikle de besin kaynakları bakımından kendine yeterliliğinin önem kazanacağı bir dünya öngörmek, birkaç ay önce göründüğü kadar fantastik görünmüyor artık.
Seyahatlerin sınırlanması da ülkelerin içe kapanması sonucunu doğurdu. Ortak bir gelecek nosyonu bulunan ulus devlet modelinin, aydınlanma geleneğinin zirvesi sayılan küresel anlayışların yerini alacağı yaklaşımı, geçen sene olduğundan daha mümkün.
***
2007 yılında, Dünya Sulak Alanlar Günü dolayısıyla, sağlıklı suya erişim hakkının ekonomik bir mesele mi, yoksa bir insan hakkı mı olduğuna dair bir tartışmada bizzat bulundum. İnsanların yaşam alanları genişledikçe, dünyanın en kıt kaynakları arasında yer alan temiz içme suyunun daha zor bulunduğu, artan nüfus ve içme suyu arasındaki dengenin bir kırılma noktasına gelmesinin kaçınılmaz olduğu herkesin on üç yıl önce bile kabul ettiği bir gerçekti ki bugün o noktadan iyi durumda olmadığımız açık.
Şehirleşmenin tarım ve doğal yaşam alanlarını sınırlaması sadece sulakalanlarla ilgili değil. Bu dünya belki şu anda gıda üretimi açısından adil dağılım dışında bir sorun yaşamıyor olabilir ama bir süre sonra içme suyu ve gıda kaynaklarının, ülkeler arasında Casus Belli – Savaş sebebi – sayılması için çok fazla zaman gerekmeyecek gibi.
Ülkelerin yaşam alanları ve ilgi alanları vardır. Yaşam alanları, coğrafi sınırlardan, ilgi alanları ise coğrafi sınırların dışında olmasına rağmen, kaynaklar, stratejik gereklilikler ve etnik bağlar gibi unsurlarla olup bitenler konusunda söz sahibi olmasının mecburiyet olduğu alanlardır. Bu alanların sınırları belki bundan sonra daha ziyade zorunlu ihtiyaçların tedarikleri çerçevesinde yeniden gözden geçirilecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Koronavirüsten sonra her şeyin yeniden başlayacağı ve büyük bir üretimseferberliğine girişileceği, ekilmemiş tarla kalmayacağı” na ilişkin sözleri de bu dönüşüm sürecinin bir göstergesi olarak okunabilir.
***
Ve dijitalleşme… Orwell’in 1984 romanında anlattığı “Büyük Ağabey” distopyası da geçen sene olduğundan daha mümkün görünüyor. Devlet ve toplum arasındaki ilişki her geçen gün daha fazla dijitalleşiyor. Koronavirüsün bireysel ilişki biçimlerini sınırlamasının ardından, bu eğilimi hızla arttırmasına şaşacak bir şey yok.
Kimi ülkelerde Koronavirüs hastalarının çipler veya benzeri yöntemlerle takip edilebilmesine olanak sağlayan yöntemler üzerinde tartışılıyor. Tabii ki devletin birey üzerinde kontrolünü arttıracak böyle yöntemlerin zamanla amacın dışına taşması ihtimali ürkütücü bir ihtimal olarak da değerlendiriliyor. Ancak insan hakları kavramının sınırlarının yeniden belirlenmesi halinde gayrı kabil bir durum değil bu. Zaten seyahat özgürlüğünün kısıtlanması örneğine, insan hayatı söz konusu olduğunda, başka zamanlarda tepkiye yol açacak sınırlamaların nasıl süratle meşruiyet kazandığına bakarsanız, bu kapsamda bir değişim olanaksız görünmüyor.
Kapitalist sistemin de bir revizyona ihtiyacı olduğu söylenebilir. Alışverişlerin büyük dükkan kiraları, çok sayıda personel çalıştırmaya dayanan mevcut sistem yerine dijital platforma taşınması süreci şimdiden başladı. Henüz alınması gereken çok yol var ama yeni yöntemin eskisine ikame edilmesinin hayal olmadığı anlaşılıyor. Muhtemelen dünyada bir sürü parlak beyin, yeni pazarlama stratejileri üzerine harıl harıl Arge üretiyordur şu sıralarda.
Eğitim sisteminin uzaktan eğitim modeliyle yeniden biçimlenmesinin önünde büyük engeller var. Uzaktan eğitimle okuma yazma öğretimi ne kadar mümkün olabilir, soyut kavramların öğretilmesi için gereken kişilerarası iletişim araçları olmadan eğitimin sürdürülebileceği fikri şu an için pek rağbet görmüyor. Salgının ilk görüldüğü ülke olan Çin, okulların yeniden açılacağı tarihi belirledi bile.
***
Büyük travmaların kalıcı sonuçları olması bir zorunluluk mudur?
Bu konuda yaşanan örnekler var. 1999 İzmit depreminden sonra yapı denetim sistemlerinin büyük oranda değişimi gerçekleşti ama kentsel dönüşüm istenilen seviyeye gelmedi. Dolayısıyla koronavirüs salgını geçtikten sonra, her şeyin unutulması ve aynı güç ve ekonomi ilişkilerinin kendilerini onarması da mümkün. Her şey değişebilir, hiçbir şey değişmeyebilir, kısmi bir revizyon söz konusu olabilir.
Önümüzdeki birkaç ay içinde bu konuları daha net algılama imkanı bulacağız.
YORUMLAR
Hüseyin AKSAKAL DÜNYA HALİ Tarafından Yazılan Son Yazılar
NE BAYRAMINDAN BAHSEDİYORSUNUZ?
24.7.2023 15:12 9646Her sene 24 Temmuz’da basın mensupları için kutlama mesajları yayınlanır. Adı üstünde Basın Bayramı ya… Gelec... Devamını oku >>
KENDİ AYAKLARI ÜSTÜNDE BİR EREĞLİ…
20.6.2023 13:54 2230Gazetelerde, internet sitelerinde, sosyal medyada, realitenin ne olduğundan ziyade, kimin haklı olduğu veya kimin neye sahip olduğu, neye s... Devamını oku >>
GEÇEN HAFTA, BU HAFTA
9.2.2023 15:05 2100İçimden hiç yazı yazmak gelmiyor… Daha doğrusu ne yazsam yetersiz olacağını bildiğimden, klavyemden utanıyor, be... Devamını oku >>
BEKLEYEREK DEĞİL, ÇALIŞARAK…
1.1.2023 13:20 1826Karadeniz Ereğli yeni yıla okulda akran zorbalığının bir örneğini konuşarak girdi. Bir meslek lisesinde dört öğrenci, eng... Devamını oku >>
İL OLMA TALEBİ YA DA EREĞLİ’YE SAĞIR OLMAK…
23.12.2022 17:05 15982020 Aralık ayında, neredeyse tam iki yıl önce bu konuyu yine yazmışım. “Karadeniz Ereğli, taleplerini merkezi idareye aktarm... Devamını oku >>