Eğitim Sen: ´´Eğitim ticarileşti, özelleşti, dinselleşti´´
Araştırmanın en önemli sonucunun eğitimdeki ticarileşme, özelleştirme ve dinselleşme olduğuna dikkat çekilen açıklamanın tamamı şu şekilde:
2017-2018 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞINDA EĞİTİMİN DURUMU
Milli Eğitim Bakanlığı, 2017/2018 eğitim öğretim yılının başlamasına sayılı günler kala, 2016-2017 eğitim öğretim yılsonu örgün eğitim istatistiklerini yayınlayarak, eğitimin içinde bulunduğu durumu istatistiki veriler üzerinden kamuoyu ile paylaşmıştır.
Bakanlığın her yıl düzenli olarak açıkladığı örgün eğitim
istatistikleri içinde özellikle 4+4+4´ün ilk dört yılına ilişkin güncellenmiş
veriler, eğitim sisteminde yaşanan ticarileşme, özelleştirme, özel okullara
yönlendirme ve eğitimde yaşanan yoğun dinselleştirme uygulamalarına ilişkin en temel
göstergeleri resmi verilerle açıkça ortaya koymaktadır.
MEB tarafından açıklanan 2016-2017 örgün eğitim yılsonu
istatistikleri, sendikamızın yıllardır ısrarla vurguladığı temel sorunların
büyük bir bölümünü içermemesine rağmen, özellikle eğitimde 4+4+4 dayatmasının
kamusal eğitimde yarattığı tahribatın somut sonuçlarının daha net görülebilmesi
açısından, eğitim sisteminin nasıl tehlikeli bir uçuruma doğru sürüklediğini
göstermektedir. MEB´in resmi verileri kamusal eğitimin adım adım tasfiye
edilerek, özel öğretimin teşvik edilmesi, eğitimde yaşanan ticarileşme ve
dinselleştirme uygulamalarının ne kadar arttığını ve yaygınlaştığını bütün
yönleriyle ortaya koyması açısından önemlidir.
Eğitim Sen´in ve bilim insanlarının bütün eleştiri ve itirazlarına rağmen eğitimde 4+4+4 dayatması ile ülkemizde yaşanan ‘piyasa merkezli´ ve yoğun ‘inanç sömürüsüne´ dayanan tehlikeli adımlar, eğitimde yaşanan nitelik kaybını açıkça göstermektedir. 2017/2018 eğitim öğretim yılından itibaren uygulanacak olan yeni müfredatın eğitimde yaşanan nitelik bozulmasını daha da arttırması kaçınılmaz görünmektedir.
MEB ÖRGÜN EĞİTİM İSTATİSTİKLERİ IŞIĞINDA EĞİTİMİN DURUMU
Milli Eğitim Bakanlığı´nın 8 Eylül 2017 tarihinde
yayınladığı 2016-2017 eğitim öğretim yılsonu örgün eğitim istatistikleri,
sendikamızın yıllardır ısrarla vurguladığı temel sorunların büyük bir bölümünü
içermemesine rağmen, eğitim sisteminin iktidar eliyle nasıl tehlikeli bir
uçuruma doğru sürüklediğini açıkça göstermektedir. MEB´in resmi verileri
kamusal eğitimin adım adım tasfiye edilerek, özel öğretimin ve dini eğitim
veren okulların teşvik edilmesi, eğitimde yaşanan ticarileşme ve dinselleştirme
uygulamalarının nasıl artarak yaygınlaştığını net bir şekilde göstermektedir.
2017-2018 eğitim-öğretim yılında kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamaları artarak devam edeceği açıklanmıştır. Bu durum iktidar ve MEB açısından büyük bir övünç kaynağı olarak görülürken, eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamayan, eğitimin giderek paralı hale gelmesi nedeniyle okul dışına itilen çocukların sayısının daha da artmasını ve toplum içindeki sınıfsal çelişkilerin eğitim üzerinden daha da belirgin hale gelmesini beraberinde getirmektedir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE OKUL
MEB verilerine göre, 4+4+4 uygulanmadan önce, 2011-2012
eğitim öğretim yılında, 25 bin 172 okul öncesi eğitim kurumu ve bu kurumlarda 1
milyon 59 bin öğrenci varken, 4+4+4 uygulamasının ilk yılında, okula başlama
yaşının 60-66 aya düşürülmesi nedeniyle, okul sayısı 23 bin 556´ya öğrenci
sayısı ise 953 bin 209´a düşmüştür. Aradan dört yıl geçmiş olmasına ve MEB´in
‘okul öncesi eğitim zorunlu olacak´ açıklamasına rağmen 2016-2017 eğitim
öğretim yılında okul öncesi kurum sayısı 23 bin 820, bu kurumlarda okuyan
öğrenci sayısı 1 milyon 17 bin 436´dır. Aynı dönemde öğrenci sayısında belirgin
bir değişim olmamış ve dört yıl önce 1 milyon 58 bin 904 olan öğrenci sayısı,
aradan beş yıl geçmiş olmasına
rağmen ancak 1 milyon 124 bin 727´ye ancak ulaşmıştır. Bu durumun en önemli nedeni, 4+4+4 dayatmasının belki de en acımasız uygulaması olan okul öncesi çağdaki çocukların zorla ilkokula kaydettirilmesindeki anlamsız ısrardır. MEB, Eğitim Sen´in, eğitim fakültelerinin ve bilim insanlarının bütün itirazlarına rağmen bu konuda gerekli adımları atmamakta uzun süre ısrar etmiş ve açıkça çocukların gelişim süreçlerine darbe vurarak çocukların geleceği ile oynamıştır.
Eğitim sürecinin en önemli kademelerinden birisi olan okul öncesi eğitimde Türkiye, OECD ülkeleri içinde son sıradaki yerini korumaktadır. Hükümet daha önce okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirileceğini açıklamasına rağmen, 4+4+4 ile birlikte bu hedefinden vazgeçmiş ve diğer eğitim kademelerinde olduğu gibi okul öncesi eğitimde de özel öğretimi teşvik edici, velileri özel okul öncesi öğretim kurumlarına yönlendiren adımlar atmıştır. 4+4+4 sonrasında devlete ait okul öncesi eğitim kurumlarında okul sayısı azalırken, öğrenci sayısı yerinde saymıştır. Ancak diğer taraftan özel okul öncesi eğitim kurumları hem okul, hem de öğrenci sayısı açısından yaklaşık 2 kat artmıştır.
2012-2013 eğitim öğretim yılında 4+4+4 sistemine
geçilmesiyle birlikte okul öncesi çağdaki
çocukların zorla ilkokula başlatılması nedeniyle okullaşma oranı, bütün
yaş gruplarında önce düşmüş, son iki yılda ise kısmi bir artış görülmüştür.
2012-2013 eğitim öğretim yılı sonunda MEB´in ilkokula başlama yaşını 66 aydan
69 aya çekmek zorunda kalması sonucunda, okul öncesi eğitimdeki okullaşma
oranında bir önceki yıla göre göreli bir artış yaşanmıştır.
MEB´in her fırsatta çok önemsediğini iddia ettiği okul öncesi eğitimde, artan çağ nüfusuna rağmen okul ve öğrenci sayısında hala istenilen seviyelere ulaşılamamış olması dikkat çekicidir. 2016-2017 eğitim
öğretim yılı itibariyle
okul öncesi çağdaki 3-5 yaş
grubu çocukların sadece
%35.52´si, 4-5 yaş grubunun
%45.70´i, 5 yaş grubunun ise % 58,79´u okul öncesi eğitim
alma şansına sahip olmuştur.
Okulöncesi eğitimde okullaşma oranlarına il bazında
bakıldığında olumsuz bir tablo ortaya çıkmaktadır. Örneğin 15 milyonu aşkın
nüfusuyla Türkiye´nin en büyük şehri olan İstanbul´da okul öncesi eğitimin
durumu tam bir felakettir. İstanbul´da okulöncesi eğitimde okullaşma oranı 3-5
yaş grubunda net %29,85, 4-5 yaşta net %37,87, 5 yaşta net %48,88 ile Türkiye
ortalamasının çok altındadır. Okulöncesi eğitimde her üç yaş grubunda da
Türkiye ortalamasının altında olan iller İstanbul, K. Maraş, Osmaniye, Yozgat,
Gümüşhane, Erzurum, Bayburt, Ağrı, Kars, Iğdır, Bingöl, Van, Muş, Bitlis,
Hakkâri, G.Antep, Adıyaman, Ş. Urfa, Diyarbakır, Mardin, Şırnak ve Siirt´tir.
MEB´in herhangi bir altyapı çalışması yapmadan ve okul öncesi eğitimi ülke çapında yaygınlaştırmak için gerekli adımları atmadan %100 okullaşma hedefine kısa vadede ulaşabilmesi mümkün görünmemektedir.
KAMUSAL EĞİTİMİN DEVLET ELİYLE TASFİYESİ: ÖZEL OKUL
SAYISINDAKİ HIZLI ARTIŞ
Eğitim Sen, ilk gündeme geldiği günden itibaren eğitimde
4+4+4 dayatmasına yönelik olarak siyasi iktidarın iki temel hedefi olduğunu
vurgulamıştır. Bunlardan birincisi 4+4+4 düzenlemesinin asıl amacını oluşturan
kamusal eğitimi zayıflatmak ve kamu kaynaklarını özel okullara aktararak özel
öğretimi büyük ölçüde devlet desteği ile güçlendirmektir. İkinci temel hedef
ise siyasi iktidarın eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik çizgisinde
biçimlendirerek, ´´tek din, tek mezhep´´ anlayışı ve mezhep temelli ´´inanç
istismarı´´ üzerinden eğitimi dinselleştirme uygulamalarını adım adım hayata
geçirmektir.
MEB´in her yıl açıkladığı örgün eğitim istatistikleri,
devlete ait ilkokul ve ortaokul sayısının belirgin bir şekilde azalırken, özel
ilkokul, ortaokul ve lise sayısının ve bu okullara yönlendirilen öğrenci
sayısının dikkat çekici bir şekilde artmaya başladığını göstermektedir.
Türkiye´de 2016/´17 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle toplam 10.053 özel öğretim kurumu (okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise) bulunmaktadır. 4+4+4 öncesinde Türkiye´deki özel okulların (4 bin 664 adet) resmi okullara oranı yüzde 10´dur. Eğitimde 4+4+4 dayatması ile belirgin artış gösteren özel okulların resmi okullara oranı 2016/´17 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle yüzde 20´ye dayanmıştır. Sadece son beş yıl içinde gerçekleşen bu veriler bile MEB´in devlet okullarını kendi kaderine terk edip, özel okulları kamu kaynakları ile desteklemesinin en somut sonucudur.
Eğitimde 4+4+4 dayatmasının sonrasında yıllar içinde devlet
okullarının sayısı belirgin bir şekilde azalırken her fırsatta kamu kaynakları
ile desteklenen, çeşitli muafiyet ve istisnalar ile açılması teşvik edilen özel
ilkokul ve ortaokul sayılarındaki artış sürmüştür. Eğitimde 4+4+4 uygulamasının
başlamasından bu yana devlete ait ilkokul sayısının yaklaşık 4 bin azalmış
olması dikkat çekicidir. Aynı dönemde devlet okullarına giden öğrenci
sayısındaki azalış ilkokulda 668 bin, ortaokulda ise 336 bini bulmuştur.
2016/´17 eğitim öğretim yılında özellikle özel okul
sayılarındaki sınırlı gerilemenin nedeni 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında
1.017 özel okul MEB´e devredilmesidir. Ayrıca kapatılan özel okullarda çalışan
24 bin öğretmenin çalışma lisansı iptal edilmiştir. Özel ilkokula giden öğrenci
sayısı 15 Temmuz´un etkisiyle sadece 19 bin azalırken, ortaokulda kapanan
okullara rağmen 10 bin artmıştır. Kapatılan özel okul sayısını da dikkate
aldığımızda her fırsatta kamu kaynakları ile desteklenen özel okulların MEB´in
gözde kurumları olmayı sürdürdükleri görülmektedir.
Eğitimde 4+4+4 dayatmasına geçilmeden önce ilköğretimde (ilkokul+ortaokul) toplam özel okul sayısı 931 iken 2016-2017 eğitim öğretim yılında bin 324 özel ilkokul, bin 481 özel ortaokul bulunmaktadır. Gerek okul sayısı gerekse öğrenci sayısı açısından baktığımızda 4+4+4 ile birlikte eğitimde özelleştirmenin tarihte hiç olmadığı kadar hızlı gerçekleştiği görülmektedir. Bu durum, kamusal eğitimin hükümet ve MEB işbirliği ile çökertilerek, özel öğretimin devlet desteğiyle ihya edildiğinin kanıtıdır. Benzer bir durumu özel ortaöğretimde de gözlemlemek mümkündür.
Hükümetin özel okulları teşvik politikası içinde özel
ortaöğretim kurumlarının ayrı bir yeri bulunmaktadır. Dershanelerin özel
okullara/temel liselere dönüştürülmesi süreci geçtiğimiz eğitim öğretim yılı
içinde büyük ölçüde tamamlanmış ve özel ortaöğretim kurumlarının sayısı
2016-2017 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle tarihin en yüksek seviyesine
çıkmıştır. Eğitimde 4+4+4 öncesinde Türkiye´de sadece 885 özel lise varken, son
beş yıl içinde tamamen hükümet ve MEB işbirliğiyle özel lise sayısı yaklaşık 3 kat,
özel liselere giden öğrenci sayısı ise 3,7 kat artmıştır.
2016-2017 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle özel okula dönüşen eğitim kurumu sayısı ise 1.472 olmuştur. Eğitimde 4+4+4 uygulaması sonrasında devlet okullardan yaşanan ticarileştirme, özellikle eğitimi dinselleştirme uygulamalarının da doğrudan etkisiyle özel okul sayısı 10 kat, özel okula giden öğrenci sayısı ise tam 12 kat artmıştır.
Velilerin çocuklarını özel okullara yöneltmesinde devlet
okullarının 4+4+4 nedeniyle yaşadığı tahribatın, özellikle devlet okullarında
yaygınlaşan yoğun dinselleşme pratiklerinin belirleyici olduğunu belirtmek
gerekir. Zorunlu-seçmeli din dersleri, aşırı kalabalık sınıflar, öğretmen
yetersizliği, fiziki koşullar gibi pek çok neden birçok velinin özel okullara
yönelmesini beraberinde getirmiştir.
Eğitimde 4+4+4 öncesinde, 2011-2012 eğitim öğretim yılında
Türkiye´de sadece 45 özel meslek lisesi varken, son üç yıl içinde kamu
kaynaklarıyla yapılan doğrudan destek ve teşvikler sonucunda okul sayısı 8 kat
artmış ve 2016-2017 eğitim öğretim yılı itibariyle bu sayı 372 olmuştur. Aynı
dönemde özel meslek liselerine giden öğrenci sayısı ise tam 25 kat artış
göstererek 4 bin 348´den 111 bin 720´e yükselmiştir. Özel meslek ve teknik
liselerde okul sayısı 8 kat artarken öğrenci sayısının 25 kat artmış olmasının
en temel nedeni, devletin özel mesleki ve teknik liselere giden öğrenci başına
değişen miktarlarda doğrudan parasal destek sunulmasıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı, devlet okulları kaynak sorunları ile
uğraşırken, 2017-2018 öğretim yılında çok sayıda özel okula öğrenci başına
destek verileceğini açıklamıştır. Bu dönem özel okullarda okuyacak 75 bin yeni
öğrenci adına özel okullara okul öncesinde 3 bin 060, ilkokul ve temel lisede 3
bin 680, ortaokul ve lisede 4 bin 280 TL öğrenci başına ödeme yapılacaktır.
MEB, eğitimin gittikçe daralan kamusal niteliğini tamamen ortadan kaldırmaya çalışırken, öğrenci ve velileri açıkça özel okullara yönlendirme politikasını sürdürmektedir. Özellikle 4+4+4 düzenlemesi sonrasında, velilerin ekonomik koşullarını zorlayarak çocuklarını özel okullara göndermesi, teşvik politikaları ile özel okul sayılarının ve bu okullara giden öğrenci sayısının ciddi anlamda artması dikkat çekicidir.
İMAM HATİP OKULLARINDA İKTİDAR DESTEKLİ ARTIŞ TÜM HIZIYLA
SÜRÜYOR
Eğitim sistemini dini kurallar ve referanslara göre
biçimlendirme süreci, eğitimde 4+4+4 dayatması sonrasında belirgin bir şekilde
artmış, yıllarca dini eğitim kurumları olarak bilinen imam hatip okulları
tartışması yeniden alevlenmiştir.
1996-1997 eğitim-öğretim döneminde 400 binlerde olan imam hatip liselerindeki öğrenci sayısı 2002-2003 eğitim-öğretim döneminde 71 bine kadar gerilemiş, AKP iktidarının eğitimin en temel sorunlarından çok imam hatiplerin sayısını arttırma derdine düşmesi, bazı il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin yazılı ve sözlü talimatları ile öğrencilerin imam hatiplere yönlendirilmesi ile birlikte yeniden yükselmeye başlamıştır.
2012-2013 eğitim-öğretim yılında 730´u bağımsız, 369´u imam
hatip lisesi bünyesinde toplam 1.099 imam hatip ortaokulu varken 2016/´17
eğitim-öğretim yılında 2 bin 326´sı bağımsız, 345´i imam hatip lisesi
bünyesinde toplam 2 bin 671 imam hatip ortaokulu bulunmaktadır. İmam hatip
ortaokullarındaki sayısal artış sadece okul sayısı ile sınırlı değildir.
2012-2013 eğitim-öğretim yılında imam hatip ortaokullarında okuyan
toplam öğrenci sayısı 94 bin 467 iken, 2016/´17 eğitim öğretim yılı sonu
itibariyle 7 kat artarak 651 bin 954 olmuştur. Bu artışın en önemli nedeni
MEB´in imam hatip ortaokullarına yönelik özel teşvik politikalarıdır. MEB,
devlet okullara ihtiyacı kadar ödenek ayırmayıp, eğitimin finansmanı için elini
velilerin cebinden çıkarmazken, imam hatip okulları söz konusu olunca bütün
parasal kaynaklar ve diğer imkanlar seferber edilmektedir.
15 Temmuz sonrası el konulan özel okulların büyük bölümü
tamamen siyasi ve idari kararlarla imam hatip okulu yapılmıştır. Yıllardır
siyasal istismar konusu olan imam hatip okulları her açıdan desteklenerek, tüm
masrafları devlet tarafından karşılanarak, özellikle yoksul ailelerin
çocuklarını bu okullara göndermeleri yönünde çalışmalar yapılmaktadır.
4+4+4 öncesinde 2011-2012 eğitim-öğretim yılında 537 İmam Hatip
Lisesinde (İHL) 268 bin 245 öğrenci varken 2016-2017 eğitim-öğretim yılında İHL
sayısı bin 452´ye, bu okullarda okuyan öğrenci
sayısı ise 645 bin 318´e yükselmiştir. Açıköğretim imam hatip lisesinde
okuyan 138 bin 802 öğrenciyi de eklediğimizde, Türkiye´de toplamda İHL´lerde
okuyan öğrenci sayısı 784 bin 120´ye ulaşmaktadır.
Türkiye´de imam hatip okullarında okuyan toplam öğrenci
sayısı Milli Eğitim Bakanlığı´nın üstün gayretleri ve devletin bütün
imkânlarını seferber etmesi sonucunda 1 milyon 436 bin 74´e çıkmıştır.
Türkiye´de okulların fiziki donanım ve altyapı sorunları sürerken fiziki
altyapı sorunları en az olan, teknik olarak en donanımlı okulların imam hatibe
dönüştürülmesi, siyasi iktidarın kamu okulları arasında siyasi tercihleri
üzerinden resmen ayrımcılık yaptığını göstermiştir. AKP hükümetinin imam hatip
aşkını yıllar içinde imam hatip ortaokulları ve liselerinin sayısındaki hızlı
artışta görmek mümkündür.
MEB, kamu okulları karşısında özel okullara her fırsatta ayrıcalık tanırken, benzer bir durum imam hatip ortaokulları ve liseleri için de geçerlidir. Fiziki altyapı sorunları en az olan, teknik olarak en donanımlı okullar imam hatibe dönüştürülmüş; yıllardır çok sayıda devlet okulu ödenek yetersizliği nedeniyle sorunlarla baş başa bırakılırken, imam hatip okullarının ödenek talepleri anında yerine getirilmiştir. Bugüne kadar özel okullar ve imam hatip okulları konusunda eğitimle ilgili hemen her
konuda ayrımcılık yapmayı kendisine görev edinmiş olan MEB,
bu konuda da ayrımcı uygulamalarını sürdürmüştür.
Siyasi iktidarın yıllardır ´´arka bahçesi´´ olarak gördüğü
imam hatip okullarına yönelik ´´pozitif ayrımcılık´´ her fırsatta karşımıza
çıkmaktadır. Çok sayıda devlet okulu ödenek yetersizliği ile karşı karşıya
kalırken, bugüne kadar hiçbir imam hatip okulu kaynak sıkıntısı yaşamamakta,
talepleri anında yerine getirilmektedir. .
Türkiye´de her konuda ve her alanda yaşanan ayrımcı uygulamaların toplumun geleceğinin şekillendiği okullarda bizzat MEB eliyle yapılıyor olması dikkat çekicidir. Türkiye´de hiçbir okul türü diğerlerine göre ayrıcalıklı olmamalı, MEB politika geliştirirken ve bu politikaları uygularken bütün eğitim kurumlarına eşit mesafede yaklaşmalıdır.
ORTAÖĞRETİMDE ÖĞRENCİLER AÇIK LİSEYE YÖNELEREK ÖRGÜN ÖĞRETİMİN DIŞINA ÇIKMIŞTIR
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesine geçilmeden önce MEB verilerine göre açık öğretim lisesinde 940 bin öğrenci bulunuyorken, 4+4+4 sonrasında hızlı bir artış seyri yaşanmış ve 2016-2017 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle açık öğretim lisesindeki öğrenci sayısı 1 milyon 554 bin 938´e çıkmıştır. Bu artışın temel nedeni muhtemelen TEOG sistemi nedeniyle istemediği halde meslek lisesi ya da imam hatip lisesine otomatik kaydı yapılan öğrencilerin bu okullarda okumak yerine açık liseye kayıt yaptırmalarıdır. Özellikle son yıllarda MEB´in öğrencileri imam hatip liselerine yönlendirme girişimleri, açık lisede okuyan öğrenci sayısının ciddi anlamda artmasını beraberinde getirmiştir.
TAŞIMALI EĞİTİM UYGULAMALARI ARTARAK DEVAM EDİYOR
Milli Eğitim Bakanlığı, çeşitli nedenlerle okula erişimde
sorunlar yaşayan ilkokul, ortaokul ve lise öğrencileriyle özel eğitime ihtiyacı
olan öğrencileri belirlenen okullara günübirlik taşımaktadır. Türkiye´de
24 yıl önce, 1989-1990 eğitim-öğretim yılında sadece 2 ilde
başlayan taşımalı eğitim uygulaması, Türkiye´nin çağ atladığı, ekonomik olarak
geliştiği iddialarına karşın günümüzde Türkiye´nin neredeyse bütün illerinde
uygulanır hale gelmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı´nın (MEB), 1989 yılında sadece 2 ilde, 305 ilköğretim öğrencisiyle başlattığı taşımalı eğitimin her geçen yıl kapsamı genişlemiştir. 2016-2017 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle taşınan ilkokul ve ortaokul öğrenci sayısı toplamda 818 bin 839´dur. Ortaöğretimde taşınan öğrenci sayısının 451 bin 959 olduğu dikkate alındığında, taşımalı eğitimle taşınan öğrenci sayısı toplamda 1 milyon 270 bin 798 gibi ciddi bir rakama ulaşmıştır.
SONUÇ
Eğitim sisteminde yıllardır yaşanan ve katlanarak artan
sorunlar, MEB´in yayımladığı örgün eğitim istatistiklerine çeşitli yönleriyle
yansımış bulunmaktadır. Açıklanan resmi veriler, eğitimin içler acısı durumunu
gözler önüne sererken, MEB´in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve
çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir amacının olmadığı açıkça
görülmektedir.
Kamuda ve eğitimde siyasi ve idari kararlarla hayata
geçirilen hukuksuz ihraçlar ve açığa almalar, sendikal faaliyetlerden zorlama
yorumlarla suç üretme çabaları, okulların eğitim kurumu olmaktan adım adım
uzaklaştırılması, öğrencilerin yarış atı gibi sınavdan sınava koşturulması,
öğretmenlerin mülakat sınavı ile sözleşmeli istihdam edilerek esnek, güvencesiz
ve angarya çalışmaya zorlanması, siyasal kadrolaşmanın arttığı, eğitimde farklı
dil ve kimliklerin dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da
kötüleştiği bir eğitim sisteminin ülkemize ve çocuklarımız olumlu bir katkı
yapması mümkün değildir.
Eğitimde siyasal kadrolaşma uygulamalarının yukarıdan
aşağıya doğru organize bir şekilde gerçekleştirilmesi, okullarda yaşanan
şiddetin artması, eğitim emekçilerine yönelik çeşitli saldırı ve tehditlerin
(ihraç, açığa alma, sürgün vb) sürmesi gibi uygulamalar, tıpkı ülke genelinde
olduğu gibi, okullarımızın ve üniversitelerin fiilen kışla ya da cezaevi haline
getirilmesine neden olmuştur.
Yıllardır toplumsal yaşamın her alanında sürekli kamplaşma
ve kutuplaştırma politikaları üzerinden siyaset yapanlar, özellikle 15 Temmuz
darbe girişimi sonrasında benzer bir bölünmeyi okullarda öğrenciler,
öğretmenler ve veliler arasında oluşturmaya çalışmış ve bunda kısmen de olsa
başarılı olmuşlardır.
MEB, yıllardır yaptığı değişikliklerle eğitim sistemini
yap-boz tahtasına çevirmiş, son olarak açıklanan yeni müfredat üzerinden
öğrenci ve velilerin kafasını karıştırmak dışında eğitimde somut ve çözüme
dayalı politikalar geliştirememiştir.
Okulöncesi eğitimden başlayarak eğitim yatırımlarına, ders
kitaplarının hazırlanmasından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine; sınıf
mevcutlarından eğitimin laik, bilimsel ilkeler doğrultusunda verilmesine,
demokratik ve kamusal yönünün geliştirilmesine özen gösterilmelidir. Derslik,
okul, öğretmen açıklarından eğitimin genel bütçe içindeki payına kadar,
eğitimin hemen her alanında köklü bir değişime gereksinim vardır. Kamusal,
parasız, demokratik, nitelikli, bilimsel ve anadilinde eğitimin önündeki
engellerin kaldırılması için somut adımlar atılmalı, eğitimde ticarileştirme ve
eğitimi dinselleştirme adımlarına derhal son verilmelidir.
Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okulöncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, dini inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçilerinin, öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelemizi arttırarak sürdüreceğimiz bilinmelidir.
YORUMLAR
İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler
MİLLİ EĞİM MÜDÜRLÜĞÜ’NDE GÖREVDEN ALMALAR YAŞANDI!
28.9.2023 15:44 2674Gelen son dakika haberine göre; Zonguldak İl Milli Eğitim Müdürlü üst kadrolarında görev değişikliği yapıldığı bildirildi. Buna göre; Karadeniz...
EĞİTİM VE ÖĞRETİME BİR GÜN ARA!
22.5.2023 11:26 1203Milli Eğitim Bakanı Özer: "Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tur oylamasının ertesi günü olan 29 Mayıs'ta okullarımızı eğitim öğretime hazırlamak iç...
EĞİTİM ÖĞRETİME 20 ŞUBAT´A KADAR ARA
9.2.2023 17:36 842Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle eğitim öğretime verilen aranın tüm Türkiye'de 20 Şubat’a uzatıldığını a&ccedi...
Son Eklenen Haberler
TTK İŞÇİ ALIMI KURASINDA KADIN İŞÇİNİN ADI ÇIKTI!
2.5.2024 14:53 350Türkiye Taşkömürü Kurumu bünyesinde istihdam edilecek olan 44 nitelikli işçi alımı, elektronik kura sistemi ile gerçekleşti. Türkiye...
PEKER, POSBIYIK’I ZİYARET ETTİ
2.5.2024 14:47 189Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları (ERDEMİR) Genel Müdürü Niyazi Aşkın Peker, Belediye Başkanı Halil Posbıyık’a hayırlı olsun ziyareti gerçekle...
İBN-İ SİNA ULUSLARARASI SAĞLIK ARAŞTIRMALARI KONGRESİ
2.5.2024 13:54 141ZBEÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen “I. İbn-i Sina Uluslararası Sağlık Araştırmaları Kongresi”, ZBEÜ Rektörü Prof. Dr...
ANNELERİNİ KAYBEDEN AYILARIN İMDADINA KÖYLÜLER YETİŞTİ
2.5.2024 13:43 280Zonguldak’ta köylüler, meyve sebze bahçelerinde buldukları anneleri olmayan iki yavru ayıyı yetkililere teslim etti. İlçeye bağlı Yeşilöz k...
Toplu taşıma rehabilitasyon projesi hazırlandı
2.5.2024 12:21 902Belediye Başkanı Halil Posbıyık; “şoförlerin ve yetkililerinin kaba davranmalarından dolayı çok şikayet geliyor. Yani bu artık iyice aştı. Bunun için be...
BOMBACI “AŞIK” TUTUKLANDI
2.5.2024 09:25 571Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde eski kız arkadaşının sevgilisinin aracına torpille bomba düzeneği kuran şüpheli, tutuklanarak cezaevine gönderildi. ...
Sosyal medyadan tanışan çiftin birlikteliği nikahla taçlandı
2.5.2024 09:19 347Zonguldak’ta kemik büyümesi bozukluğu hastası Alimen Gülpınar ile İrem Şükran Gülpınar çifti nikah kıyarak mutluluğa ilk adımı attı. Trabz...
DOMUZ SÜRÜSÜ ŞEHRE İNDİ
2.5.2024 09:08 482Zonguldak’ta aç kaldıkları tahmin edilen domuz sürüsü, ilçe merkezine indi. Devrek ilçesi Karşıyaka Mahallesi’nde yiyece...
EMEĞİN BAŞKENTİ ZONGULDAK´TA 1 MAYIS
1.5.2024 15:18 274Zonguldak'ta 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü coşkuyla kutlandı. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamaları İstasyon Caddesi önünde başlad...
Düzeneği tespit eden usta: “Patlasaydı dükkan bile havaya uçabilirdi”
1.5.2024 15:06 1090Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde, eski kız arkadaşının sevgilisinin aracına torpil ile bomba düzeneği kurduğu iddiasıyla gözaltına alınan Serdar E., emniyett...