ANA SAYFA
GÜNDEM
SİYASET
EKONOMİ
MAGAZİN
EĞİTİM
SPOR
KÜLTÜR-SANAT
SAĞLIK
KÜNYE
İLETİŞİM

BİRİNİN SİZİ SALGINDAN KORUMASINI ÇOK BEKLERSİNİZ!

   
Hüseyin AKSAKAL - DÜNYA HALİ Hüseyin AKSAKAL DÜNYA HALİ

1 Haziran itibarıyla Coronavirüs mücadelesinde yeni bir aşamaya geçiyoruz.

Bugüne dek, salgınla mücadelede kazanılacak zaferin devletin, hükümetin, sağlık sisteminin, aşı geliştirme çabalarına adanmış süper beyinlerin gayretlerine bağlı olduğuna –fazla da sorgulamadan- inandık.  Sağlık sistemi bir tedavi bulacak, dünyada nerede olduğunu bilmediğimiz bir dahi, iyimser Amerikan filmlerinde olduğu gibi aşı geliştirecek, Koronavirüs çok kısa bir sürede tehdit olmaktan çıkacaktı.

1 Haziran itibarıyla, sağlam temellere dayanmaktan ziyade içimizdeki umutların bir yansıması olan bu inancı terk etme zamanımızın geldiğini kabul etmeye mecburuz.  Şu ana kadar denenen tedavilerin yüzde yüz sonuç verdiğini, üzerinde çalışılan aşıların kesin olarak güvenli olduğuna dair bir kanıta sahip olamadık.  Bu yüzden, bizi zafere ulaştırmak için elimizde kalan tek enstrumanı doğru ve dikkatli şekilde uygulamak durumundayız.

Artık, salgına karşı zaferin sadece ona yakalanmamak suretiyle mümkün olabileceğini kabul etmeli, buna göre basit, ortak bir tutum belirlemeli, daha net bir ifadeyle maske kullanmalı, sosyal mesafeye dikkat etmeli, el ve yüz temizliğini azami ölçüde sağlamalıyız.

Bunu yazmak biraz can sıkıcı ama uzak atalarımız veba veya çiçek hastalığı salgınıyla nasıl mücadele ettiyse, 21. Yüzyılın insanlarının da aynı şekilde mücadele etmesi gerekiyor.  Zira tehdit altında olan bir kamu kurumu, bir bilim kurulu, bir tıp disiplini değil. Doğrudan şahsımızın elindeki tek gerçek şey olan hayatımız…

Şunu anlamalıyız, eğer kendiniz hayatınızı korumak için bir şey yapmayı kendinize yük görüyorsanız, kimse sizin yerinize hayatınızı sizin yapabileceğiniz kadar iyi koruyamaz.

Birinin sizi salgından korumasını çok beklersiniz!

HAFIZA-I BEŞER NİSYAN İLE MALÜLDÜR…

Âdemoğlunun hafızasının hastalığı unutmaktır.

Çinli Yazar Yan Lianke, “Koronavirüs Sonrasında Ne Olacak” başlıklı konuşmasında, hafızanın hatıraların üstünde büyüdüğü toprak, hatıraların da bu toprağın meyvesi olduğunu söyleyerek,  salgın daha bitmeden söylenmeye başlanan zafer şarkılarının insanların hatıralarının bir bölümünün silinmesine yol açtığını söylüyor.

Bu yazıyı yazdığım 31 Mayıs Pazar gününün bir önceki akşamında açıklanan, Türkiye’deki günlük ölü sayısı 26, bugüne kadar hayatını kaybedenlerin sayısı ise 4 bin 515, toplam vaka sayısı ise 163 bin 103 idi.  Biliyorsunuz bakanlık bu rakamları günlük olarak açıklıyor ve bu rakamların seyrine göre ağıtlar yakmaya veya zafer şarkıları söylemeye meylediyoruz.  Olayları istatistik rakamları üzerinden algılamaya dayanan düşünce biçimimiz, bizi o olayların arkasındaki trajedileri unutmaya zorluyor. 

Biz rakamları tesbih gibi arka arkaya dizerken, birileri babaları, anneleri için yas tutuyor, eşini kaybedenler sabah saatlerinde uyandığında yanlarında bulunan boş yastığa bakarak, uyandığı rüyaya geri dönme hissine kapılıyor. Çocuklarını kaybedenler yüreklerinin ta ortasında bir daha asla dolmayacağını bildiği bir boşlukla, kendilerini asla anlamayacak olan bir toplumun içinde yaşamanın kederine katlanmaya çalışıyor.  Atasözündeki gibi, ateş düştüğü yeri yakıyor.

Yeni dönemde, tüm bu kayıp hayatlar ve geride bıraktıkları acıların arkasında, alınmamış bir önlemin, önemsenmemiş bir uygulamanın, nasılsa bana bir şey olmaz diyen körlüğün olduğunu kabul etmeye mecburuz.  Kendimiz bu sinsi hastalığa yakalanmamak suretiyle tüm bunların önüne geçmemiz mümkünken, çok geç bir anda gelen pişmanlığı yaşamamak, yaşamını kaybeden bir dostunuzun, komşunuzun geride bıraktıklarının yüzüne bakarak suçluluk duymamak için ödememiz gereken bedel budur…  Tedbirlere uymak, kendimizi korumak…

SALGINDAN SONRASI…

Bunu yapmadığınızda, salgın geçtikten sonra, işte şu kadar bin kişi öldü ama zaferi kazandı,  diyerek sahte bir avuntuya kendinizi kaptırarak ruhunuzu tedavi edebilirsiniz.  Yine de bilincinizin bir kıvrımında, yüreğinizdeki hüzün çatlaklarının içinde, bu kadar kişinin ölmüş olmasının ağırlığını duyar, daha da kötüsü, bunu hiç unutmayan birilerinin karşı apartmanda, öbür sokakta yaşamaya devam ettiğini bilirsiniz.

On kişilik bir aile hayal edin.  Mücadele, savaş, savunma…  Salgın sona erdiğinde bu aileden dört kişi, beş kişi, altı kişi hayatını kaybettiğinde, geri kalanlar zafer kazanmış olur mu? Seksen üç milyon kişilik bir ülke düşünün… Binlerce kişiyi toprağa verdikten sonra geri kalanların sokaklarda, evlerinde zafer şarkıları söylemesinde bir şekilde yanlış bir durum yok mudur?  Hastalığı yenenlerin veya ona hiç yakalanmayanların sevincinin yanında, ona yenilenlerin, yaşanan kayıpların ve geride bıraktıkları son nefeslerine kadar mağlubiyet hissini de algılamak gerekmez mi?

Peki, sorumluluk neyi gerektirir gerçekte? Bir düşmana savaşta her yurttaşın üstüne görev nedir?

Cevapları biliyorsunuz…

SON BİR KONU…

Salgının en başından bu yana 65 yaş üstü büyüklerimiz evlerinde hapis kaldı. Şimdilerde haftada bir gün birkaç saatliğine sokağa çıkıyorlar.

Bu kişiler, hayatın her türlü yönünü görmüş kişilerdir. Bence sorumluluk denilen şeyleri mesela, 18-25 yaş aralığındakilerden daha iyi taşıyabilir, kendilerini başkalarının yaptığından çok daha iyi koruyabilirler.  Buna inanıyorum.  Bunca sınırlama kalkmışken, bu yaşlardaki büyüklerimiz mücadelede mesafe alınması için bunca zaman tecrite katlanmışken, bir daha aynı şeyi yaşamak istemezler.   Ayrıca, kendilerini koruma sorumluluğunu taşımaya en az başkaları kadar güçleri ve hakları vardır.

Artık büyüklerimizin de olabildiğince –yani pandemi koşulları elverdiğince- başka yaş gruplarının yararlanabildiği kadar özgürlüğe sahip olmaları gerektiğine inanıyorum.

 



YORUMLAR


Hüseyin AKSAKAL DÜNYA HALİ Tarafından Yazılan Son Yazılar

NE BAYRAMINDAN BAHSEDİYORSUNUZ?


Her sene 24 Temmuz’da basın mensupları için kutlama mesajları yayınlanır. Adı üstünde Basın Bayramı ya… Gelec... Devamını oku >>

KENDİ AYAKLARI ÜSTÜNDE BİR EREĞLİ…


Gazetelerde, internet sitelerinde, sosyal medyada, realitenin ne olduğundan ziyade, kimin haklı olduğu veya kimin neye sahip olduğu, neye s... Devamını oku >>

GEÇEN HAFTA, BU HAFTA


İçimden hiç yazı yazmak gelmiyor…  Daha doğrusu ne yazsam yetersiz olacağını bildiğimden, klavyemden utanıyor, be... Devamını oku >>

BEKLEYEREK DEĞİL, ÇALIŞARAK…


Karadeniz Ereğli yeni yıla okulda akran zorbalığının bir örneğini konuşarak girdi. Bir meslek lisesinde dört öğrenci, eng... Devamını oku >>

İL OLMA TALEBİ YA DA EREĞLİ’YE SAĞIR OLMAK…


2020 Aralık ayında, neredeyse tam iki yıl önce bu konuyu yine yazmışım. “Karadeniz Ereğli, taleplerini merkezi idareye aktarm... Devamını oku >>

KÖŞE YAZARLARI

NE BAYRAMINDAN BAHSEDİYORSUNUZ?
EREĞLİ ‘’DİNAMİKLERİ’’ ZAYIF
Nöbetçi Eczaneler

PİYASALAR

32,3639
35,0251
2.310,92

KDZ.EREĞLİ'DE HAVA DURUMU

kapalı
kapalı 14o

SON YORUMLAR