GAZETECİLİK, BEŞİK ULEMALIĞI DEĞİLDİR…
Mesleğin başlarında olduğum bir dönemde, feleğin çemberinden geçmiş büyüklerimizden birisi şöyle demişti:
“Makam olarak kendinden güçlü biriyle ahbaplık etme, kendinden daha zengin birine borç verme, ikisinde de zararlı çıkarsın.”
Bir başkası, “Kimseye eleştiremeyeceğin kadar yakın, övemeyeceğin kadar uzak olma” demişti…
Bunlar doğru öğütler…
Meslekte bu kadar dirsek çürütmenin ardından ben de nispeten genç meslektaşlarıma “Gazeteci olmak sizi muteber bir insan yapmaz, iyi bir insan olmak sizi muteber bir gazeteci yapar” diyorum.
***
Her işin iki tarafı vardır. Tıpkı insanoğlunun içinde karanlık ve ışığın aynı anda bulunması gibi… Polenleri tohuma dönüştüren rüzgârın, evler ve hayatları yok etmesi gibi… Toprağa hayat veren suyun yarattığı sellerin önüne gelen her şeyi tahrip etmesi gibi…
Veya ne bileyim, özgürleştirme ve ifade özgürlüğünün gerçekleşmesi için veri sağlamayı hedefleyen gazetecilik mesleğinin, kimi zaman en karanlık insanlık hallerini meşrulaştırması gibi…
Olguların pozitif ve negatif yönleri farklı isimler alırlar. Gazetecilik mesleğinde, son örnekteki birinci duruma uygun davranan kişilere muhabir denir. Aynı örneğin ikinci kısmında iştigal edenler ise muhbir olarak tarif edilirler.
Bir tek harf farkı… Yazarken küçük, anlam olarak büyük bir fark…
***
Tüm demokrasi hareketlerinin, büyük dönüşümlerin, yönetim sistemlerinin kendini yeniden üretmesinin biçimleri, haberleşme olgusunun ne şekilde gerçekleştirildiği ile bağlantılıdır.
1605 yılında Hollanda’nın Amsterdam kentinde, Abraham Verhoeven ilk gazete Nieuve Tijdinghen’i çıkardığından bu yana, Gazetecilik bir misyon mesleği olmuştur. Gazeteciliğe bir kamu hizmeti kazandıran tüm gazetecilik ilkelerinde geleneğe dönüşen bu misyonun ta kendisidir.
Muhakkak ki gazetecilikten geçim sağlanır ama bu meslek bir para kazanma mesleği değil, üstün bir ahlak duygusu, derin bir sosyal sorumluluk gerektiren kamusal bir görevdir. Gazetecilik mesleğinin temel sorumluluğu, ifade özgürlüğünü kullanma imkanı sağladığı toplum kesimlerine, başka bir deyişle doğrudan halka karşıdır.
Gazeteci sorumluluğu, halkın haber alma ihtiyacına, temel mesleki ahlak ilkelerine uyarak cevap verdiği ölçüde yerine getirilmiş olur.
Bu temel ahlak ve sorumluluk duygusu kaybolduğunda, tutarlılık dediğimiz şey de kaybolur. Kaç göbekten gazeteci olursanız olun, yazdığınız sütunların boyu ne olursa olsun, gazetecilik mesleğinin içinde tarif edilemezsiniz.
Gazetecilik mesleği beşik ulemalığı değildir de ondan.
***
Halka değil de bir kişinin, kurum temsilcisinin, otoritenin pozisyonunu sağlamlaştıracak verileri sağlamaya, cari otoritenin pozisyonundan kaynaklanan çıkar veya itibardan, kendisi için de bir şeyler tırtıklama maksadına yönelmekle başlar bu sapma.
Yazılması gereken haberi, para karşılığı yazmamaya, yazılmaması gereken haberi yine para karşılığı yazmaya başlarlar. Meslek gereği kurdukları ilişkilerden kendilerine bir övünç payı devşirirler. Sonra bu ilişkiler üzerinden itibar ticaretine girişirler. Başka birilerinin gerek gazetecilik dürtüsü, gerekse kendileri gibi örtük niyetlerle benzer ilişkiler kurduğunu gördüklerinde, bunu ifşa etmek suretiyle cezalandırmaya yeltenirler.
Zira kişi, herkesi kendi gibi bilir.
***
İster para, ister başka türden bir çıkar olsun, böylesi her durumda muhabirlik, muhbirliğe dönüşür. Bu ikili arasındaki ilişki bozulduğunda ise maşa onu kullanan ele zarar vermeye başlar. Eleştirilemeyecek kadar yakın olunanlar, iyi yaptıkları şeylerin görülemeyeceği bir uzaklığa savrulur.
İşin başka bir sıkıntılı yönü de, gazetecilik işini hakkını vererek yapma iradesini taşıyanlar da bu dejenerasyonun yarattığı kayıplardan payına düşeni alır. Kimbilir, belki de kendilerine ait bir sahayı, o sahayı başka amaçlarla kullanmak isteyenlere bırakmak suretiyle, onlar da bu ortamdan sorumlu sayılabilirler.
Bu durumun çözümü, halk için, halkın ifade özgürlüğünü gerçekleştirecek verileri sağlamak için yapılan gazetecilik mesleğini icra edenlerin, boş bıraktıkları alanlara yeniden sahip çıkmaları, çıkar dürtüsünün yerine yeni baştan meslek ahlakını inşa etmeleriyle mümkün olabilir sadece.
Bu işlerin bir neticesi var mıdır? Şu kadarı söylenebilir. Yolu ne kadar mihnetli olursa olsun, eninde sonunda gerçeğin yanında olan kalacaktır.
Diğerleri unutuluş çöplüğüne…
YORUMLAR
Hüseyin AKSAKAL DÜNYA HALİ Tarafından Yazılan Son Yazılar
NE BAYRAMINDAN BAHSEDİYORSUNUZ?
24.7.2023 15:12 9531Her sene 24 Temmuz’da basın mensupları için kutlama mesajları yayınlanır. Adı üstünde Basın Bayramı ya… Gelec... Devamını oku >>
KENDİ AYAKLARI ÜSTÜNDE BİR EREĞLİ…
20.6.2023 13:54 2227Gazetelerde, internet sitelerinde, sosyal medyada, realitenin ne olduğundan ziyade, kimin haklı olduğu veya kimin neye sahip olduğu, neye s... Devamını oku >>
GEÇEN HAFTA, BU HAFTA
9.2.2023 15:05 2096İçimden hiç yazı yazmak gelmiyor… Daha doğrusu ne yazsam yetersiz olacağını bildiğimden, klavyemden utanıyor, be... Devamını oku >>
BEKLEYEREK DEĞİL, ÇALIŞARAK…
1.1.2023 13:20 1821Karadeniz Ereğli yeni yıla okulda akran zorbalığının bir örneğini konuşarak girdi. Bir meslek lisesinde dört öğrenci, eng... Devamını oku >>
İL OLMA TALEBİ YA DA EREĞLİ’YE SAĞIR OLMAK…
23.12.2022 17:05 15952020 Aralık ayında, neredeyse tam iki yıl önce bu konuyu yine yazmışım. “Karadeniz Ereğli, taleplerini merkezi idareye aktarm... Devamını oku >>